Çocuklara Sınır Koymak Temel anlatımlar:
Çocuklar ihtiyaçlarla doğarlar ama bir dünya görüşüyle doğmazlar. Doğumdan itibaren, kendilerini insanın bir arada yaşama oyununun kurallarına yöneltebilen varlıklar değillerdir ancak kendi ihti- yaçlarına göre kendilerini yönlendiren varlıklardır. Ayrıca, temel güvenliği sağlamak için önce ihti- yaçlarının karşılanması gerekir, ancak daha sonra farklı ihtiyaçları olan başka insanların da olduğu- nu öğrenmeleri gerekir.
Çocuk ve Sınırlar konusunu ele aldığımızda, bu sınırların sevgi dolu ilişkilere, sorumlu yetişkin ey- lemine dahil edilmesi gerektiğinin vurgusunu tekrar yapmak önemli olacaktır.
“Çocukların sınırlara ihtiyacı var” demek, yetişkinlerin sert olmalarını, keyfi güç gösterilerini çocuk- lar üzerinde meşrulaştırmaları anlamına gelmez.
Sınırları işaret etmek, sorumluluk vermek, dikkatlice durdurmak ve sınırların istikrar ve güvenlik sağladığının bilinciyle bir arada yaşamak için değerli olduğunu göstermek demektir. Bunun içinde tüm ailenin kendi içerisinde örnek olması önemlidir.
Çocuklar sınırları denemeye ihtiyaç duyar ve bunu ararlar. Kesin olarak, çocuklar çok ihtiyaç odaklı oldukları için, aynı zamanda yavaş yavaş arzuların başarısız olmasıyla ilgili uygun denemelere ihti- yaç duyarlar.
Sınırların belirlenmesi de her şeyden önce ebeveynler açısından netlik ve istikrar gerektirir.
Çocuklarının sevgisini kaybetme korkusu, diğer ebeveynlerle rekabet (oyuncak, cep harçlığı) veya katı ve yetersiz sınırlarla, toplumsal baskı ya da farklı aile bireylerinin de reddiyle ‘sınır kazandırma’ zor bir eyleme dönüşebilir.
Bununla birlikte, ebeveynler için sınır koyma istekliliği, belirli koşullar altında çocukları büyütmenin tatsız kısmını da üstlenmek anlamına gelir.
Klasik tuzaklar:
Tam olarak yapmaları gerekeni yapmayan, daha çok çocukların dinlememesine, ebeveynlerini cid- diye almamasına yol açan bir dizi tipik davranış vardır …
1. Soru şekilleri
“Yeterince tatlı yediğini düşünmüyor musun?”
“Yeterince TV izlediğini düşünmüyor musun?”
“Sence bu zamanda senin yaşındaki çocukların yatması gerekmiyor mu?”
Bu sorular genellikle neyin uygun olduğuna dair net bir ebeveyn fikrine dayanır. Otoriter görünme- mek için çocuklara açık mesaj değil, soruyu vermiş oluyoruz ki, bu aynı zamanda çocuğa cevap hakkını da vermiş oluyor.
Net bir mesaj daha yararlı ve daha umut vericidir: “Lütfen televizyonu kapat!”
2. Arka plandan gelen istekler
Çocuklar bir şeyle meşgulken (oyun oynamak, kurcalamak, televizyon seyretmek, tartışmak …) ebeveynlerin istekleri arka plandan gelir. Başka bir odadan, özellikle mutfaktan vb. çocuklarla göz teması olmadan:
“Şimdi temizle! “Ceketini as” “Tartışmayı bırak” …
Çocuklar, hoş olmayan şeyleri duymak ve görmezden gelmek konusunda anlaşılır bir eğilim göste- rirler çünkü dikkatleri şu anda yapılmakta olan şeye odaklanır. Büyük bir uğraş içerisinde oyunlarını devam ettiren çocuğa verilen mesaj, yanlış zamana denk gelebilir.
Temas kurmak daha yararlı ve daha umut verici:
Özellikle hoş olmayan talepler söz konusu olduğunda bunun anlamı: Temas kurmak (çocuğa git- mek, göz hizasında olmak, muhtemelen dokunmak) ve söylenmesi gerekenleri net bir şekilde söy- lemek.
3. Temasın çok hızlı kesildiği anlar
Günlük yaşamın telaşlı temposunda, ebeveynler genellikle şu örüntüye göre davranırlar: Çocuktan (“Lütfen ceketini as!”) İstenir, sonra yetişkin başka bir aktiviteye geri döner ve sonra yapıp yapma- dığını merak eder. Ceket hala orada…
Çocuk tepki verene kadar beklemek daha yararlı ve daha umut verici:
Örneğin : (“Lütfen ceketini as!”) Yetişkin durur ve çocuk talebe uyana kadar bekler. Bu, talebin benzersizliğini ve anlamını daha net hale getirirken, aynı zamanda uygun şekilde yanıtlama fırsatı da sunar, örn. Çocuğun uyup uymadığını övmek veya uymadığı takdirde talebi tekrarlamak.
4. Talimatlar yerine yasaklar
“Tartışmayı bırak!”
“Etrafta dolaşmayın!”
Yetişkinler genellikle çocuklara ne yapmamalarını, neyin uygunsuz, neyin rahatsız edeceğini söyler. Böylece, davranış olasılığının olumsuz tarafına dikkat çekersiniz. Ancak bu form çocuklara kendile- rinden ne beklendiğine dair net bir gösterge vermez.
Olumlu formüle edilmiş net beklentileri ifade etmek daha yararlı ve daha umut verici:
Yemeğini ellerinle yememelisin değil “Lütfen yemeğini kaşıkla ye.” Çocuklara kendilerinden ne beklendiğine dair net bir açıklama verilir.
5. Uyarısız talimatlar
“Hemen şimdi dur.”
“Hemen buraya geleceksin.”
Çocuklar genellikle sevdikleri şeylerle uzun süre meşgul olurlar. Yetişkinlerin istediği kadar hızlı ge- çiş yapamazlar ve bir “teslim süresine” ihtiyaç duyarlar.
“Oynamayı bitirdiğinizde, yeni bir şeye başlamayın, hemen dişçiye gitmeliyiz.” 6. Neden sorular
“Bunu neden yaptın?”
“Neden şimdi yine ağlıyorsun?” “Neden bana yalan söyledin?” “Neden yine tartışıyorsun?”
Neden soruları aslında nedeni araştırmak için kullanılmıyor, çocukların suçlu olduğunu itiraf etme- lerine ve yanlış yaptıklarını kabul etmelerine hizmet ediyor. Sıklıkla bu sorularda çocuklar bir köşe- ye sıkışmış hissederler ve bahanelerle (“bilmiyorum”) durumdan kurtulmaya çalışırlar .Bu tür soru- ların sonucu genellikle ebeveynler ve çocuklar için tatminsiz bir şekilde sona erer.
Çözüm aramak daha yararlı ve daha umut verici:
“Birbirinizle iyi geçinmek için ne yapabilirsiniz?”
“Sorunu nasıl çözebileceğiniz konusunda bir fikriniz var mı?”

“Sonraki bir saati kavga etmeden nasıl geçirebileceğinize dair bir yol görüyor musunuz?” Çocuklar savunmaya geçmezler ancak problemleri keşfetmek yerine çözmeye çalışmak için des- teklenirler. Ayrıca bunu yapabilecekleri varsayılmaktadır.
7. İçgörüye hitap eder
“Bu filmin size göre olmadığını bilmiyormusun”
Yetişkinler, uzun süren ve tekrarlanan itirazlarla birlikte çocukların yetişkinlerin bakış açısını benim- semelerini sağlamaya çalışırlar.
Bir yetişkinin ne beklediğini net bir şekilde anlatmak ve bunun için sebepler vermek daha yararlı ve daha umut verici.
“Televizyonu kapatmanı istiyorum çünkü bu filmin sana göre olmadığını düşünüyorum.” 8. Gerçekçi olmayan cezalarla ilgili tehditler
“Televizyonu kapatmazsanız, 6 hafta televizyon izleyemezsin”
“Eve zamanında gelmezsen, seni tatile götürmeyiz.”
“Tabağını bitirmezsen, yiyecek bir şey alamazsın.”
Bu tür tehditler veya benzeri tehditler çocukları korkutur ve kendilerini güvensiz hissetmelerine ne- den olur veya onlar aracılığıyla yetişkinlerin boş ve dolayısıyla etkisiz tehditler yaptığını görürler.
Gerçekçi ve uygun sonuçlar göstermek daha yararlı ve daha umut verici. “Aç değilseniz, bitirmenize gerek yok.”
Tipik gündelik durumlara farklı tepkiler vermek için bu önerilere ek olarak, ebeveynlerin ebeveynlik becerilerini uygun bir biçimde göstermek için başka olasılıkları da vardır.
1. Önleme
İyiye, övgüye değer olana daha çok dikkat edin ve duygunuzu belirtin. “Bana yardım etmen harika …”
2. Yönetmelikler yerine anlaşmalar
Bakalım temizlik meselesini nasıl çözebiliriz. Odanın toplanması gerekiyor, ama seninle birlikte ça- lışarak onu en iyi nasıl idare edebileceğimizi düşünmek istiyorum. ”
Anlaşmalardan kasıt, her iki tarafın da istek ve fikirlerini getirdiği ve bunları bir sözleşme veya dü- zenleme şeklinde tanımladığı anlaşmalardır. Bu, mümkünse yazılı olarak kaydedilir.
Her iki tarafın da kabul ettiği bir anlaşmanın gerçekten yapılmasını sağlamak önemlidir.
Ebeveynler genellikle anlaşmaları çıkardıkları düzenlemelerle karıştırırlar. “Anlaştık ki …”, aslında şunu söylemek zorunda olduklarında genellikle ebeveynler tarafından söylenir: “Size şunu söyle- miştim …” Anlaşılır bir şekilde, çocuklar bu tür “anlaşma” konusunda son derece hassastır (bkz. Bunun farkına varmalıyım …)
3. Pekiştiriciler, uygun davranış için övgü

Övgüye değer destek ve olumlu pekiştirmeyle çocukların istenen davranışı daha sık gösterme (tatmin edici bir şekilde ev ödevi yapma) olasılığı önemli ölçüde artar.
Temel kural:
İstenmeyen davranışları eleştirirseniz (zamanında olmamak), istenen davranışı da (zamanında ol- mak) övmelisiniz. Eleştiri davranışa gelebilir, kırıcı olmak anlamına gelmez ve çocuğun kendisini değil davranışını değerlendirmelisiniz.
Ebeveynler daha fazla veya daha sık övgü ve olumlu geribildirim vermeye karar verdiğinde, şunları göz önünde bulundurun:
Çocuğunuzla birlikte olmaktan zevk aldığınızı görmeleri için, günlük durumlarda ara sıra çocuğu- nuzu övün.
Taktir samimi olmalı, taktiksel veya stratejik değil.
Doğrudan çocuğunuzla konuşun: “Bunu gerçekten çok iyi yaptın!”
Çocuğunuzu bir yönergeyi takip eder etmez taktir edin.
Ayrıca taktirlerinizi sözsüz olarak ifade edin (yüz ifadeleri, jestler, vücut teması …). Kurallara ve uyarılara uyduğu için çocuğunuzu taktir edin.
Özellikle, siz istemeden bir görevi tamamladıysa çocuğunuzu taktir edin.
4. Kuralların oluşturulması
Yemek yerken televizyon kapatılır.
Herkes kirli bulaşıkları bulaşık makinesine koyar.
Evin etrafında terlik giyilir.
Herkes için geçerli olan açık kurallar, bir arada yaşamayı kolaylaştırır ve gereksiz ve yinelenen ar- gümanları kurtarır. Kuralların hala mevcut aile durumuna uyup uymadıklarını veya yaşam değişiklik- leri nedeniyle uyarlanmaları gerekip gerekmediğini görmek için tekrar tekrar kontrol edilmesi önemlidir. Kurallar, aile içi konuşmaların ve anlaşmaların (anlaşmaların) sonucu olabileceği gibi ebeveynler tarafından da yazılabilir.
6. Cezalar ve Sonuçlar
Çocuğuma kendime davranılmasını istediğim gibi davranıyorum! (Saygı)
Gerginlik anlarında önce 5 derin nefes alıyorum ve 20’ye kadar sayıyorum (kontrolü etkiler) Bir yetişkin olduğumu hatırlıyorum.
Ve ebeveynler şimdi nasıl davranmalı?
Her şeyden önce, kendi ihtiyaçlarını tanımalı ve kabul etmelidirler.
Sınırlar koymak, öncelikle birbirine saygı duymakla ilgilidir. Ebeveynler keyfi sınırlar koymayı bı- rakmalı ve çocuklarıyla gerçek bir ilişki kurmalıdır. Bu, elbette çocuğun bekleneni yapmasını sağ- lamak için “eğer … o zaman” formülasyonunu kullanmaktan daha zor ve zaman alıcıdır.
Çocukların sınırlara ihtiyacı vardır, ancak sınırlama ve zorlamalara değil. En önemlisi, büyümek için sağlıklı ve pozitif sınırlara ve eşit değerde ilişkilere ihtiyaçları vardır. Çocuklarımızı güçlendiren tüm sınırlar saygı ile ilgili olmalıdır:
Pozitif sınırların şiddet veya cezayla hiçbir ilgisi yoktur. Sınırlar keyfi olarak değil, kişisel sınırlar için belirlenirler.
Pozitif sınırların güvensizlik ile alakası yoktur.

Pozitif sınırlar, bir kişi olarak kendi etkiniz hakkında bir şeyler gösterir, kendi eylem seçeneklerinizi genişletir ve farklılaştırılmış düşünmeyi destekler.
Bu kadar pozitif sınırlar yaşayan çocuklar, iyi bir öz imaj ve öz saygı ile büyürler. Duygularını ifade etme ve sınıflandırma konusunda iyidirler, son derece yeteneklidirler ve başkalarının sınırlarını ko- ruyup bunlara saygı duyabilirler.
Her şeyden önce kendilerini güven içerisinde hissederler, neyi ne zaman yapacaklarından emin şekilde organizasyon yeteceği geliştirirler. Bu durumlar kendisiyle birlikte güveni, özgüveni, sosyal çevrede kabulü ve başarıyı getirir.
Hemşin Adıgüzel